Hepsinin en kalitelisi makbuldür elbette. Ama tereyağı çoğumuzu çocukluğuna götürür. Sokakta oyun oynarken karnın acıkırsa, eve gitmekle uğraşmaya gerek kalmaz; ekmeğin arasına sürülmüş tereyağı değme yeğmeye taş çıkartır! Hele bir de şanslıysanız, üretim sürecine dahil olup da, tazecikken sıcak ekmekle buluşturduysanız...İşte o zaman sizden zengini yoktur.
PEKİ NEREDEN ÇIKMIŞ BU TEREYAĞI? KİM BULMUŞ? NASIL BULMUŞ?
İnsanoğlunun hayvancılıkla tanışmasından kısa süre sonra tereyağını keşfettiği düşünülmektedir. Hatta, göçebe hayatı yaşayan bir insan topluluğunun, bir yerden başka bir yere taşınırken, yanlarındaki sütün yolculuk boyunca çalkalana çalkalana tereyağına dönüştüğünü farketmeleriyle ilk kez tereyağı ile karşılaştıkları düşünülüyor. İlk ne zaman yemeyi denediler bilemeyiz elbette; ancak Sümerler zamanındaki mozaiklerde tereyağı yapımını anımsatan görseller bulunmuştur. Öte yandan milattan önce 1800’lü yıllarda bir Mısırlı’nın kendisine bir bedevi tarafından ikram edildiğini söylediği yiyeceğin tereyağı olduğu anlaşılmaktadır. Bizler de papirüsleri inceleyip yorumlayanların yalancısıyız. Avrupa’ya yayılması orta çağı bulan tereyağının, dünyadaki ilk kullanıcılarının ise Vikingler olduğu düşünülmektedir. Geniş otlakların üzerinde otlayan hayvanlarının, sütlerinin hakkını vermişler diyebiliriz bu nedenle. Anadolu’daki göçebe hayatı, insanlara bir çok gıdayı farklı formlara getirip saklamayı/depolamayı öğretmek zorunda bırakıştır. Mevsimler arası sıcaklık değişiklikleri yazın hazırlıklar yapmayı gerektirmiş; sebze kurutma, eti farklı formlara getirip kullanma gibi ihtiyaçlar doğurmuştur. Süt ve süt ürünleri bu anlamda saklanması en zor gruptadır. Çünkü çok çabuk bozulabilen bir yapıya sahiptir. Bu anlamda tereyağının keşfedilmesi insanların beslenmesi ve vücut direncini koruması açısından büyük kolaylıklar sağlamıştır.
Koyun, keçi ve inek sütünden elde edilebilen tereyağının en sık tüketilen hali inek sütünden üretilenidir. Tereyağının bileşiminde %82 oranında süt yağı bulunur. Buna süt yağına su, süt şekeri, mineraller, kolesterin, suda çözülmüş vitaminler, protein, asitler, aromalar ve proteinler eşlik eder.
TEREYAĞININ MARGARİNLE SAVAŞI!
Yüzyıllar boyunca insanların beslenmesinde büyük yer edinmiş olan tereyağı bir dönem tıpkı zeytinyağı gibi kötülenmiş, karalanmış olsa da; son yıllarda itibarı yavaş yavaş iade edilmeye başlanmıştır. Margarin denilen kötülüğün piyasada yer edinmesi amacıyla, güzelim tereyağımız ve zeytinyağımız haksızlığa uğramış; tereyağı kolestrol, kalp hastalıkları vb. çağımız hastalıklarının baş sebeplerinden biri olarak ilan edilmiştir. Yıllar içinde "tereyağı tadında” margarinlerin reklamları yapılmış; "lezzetinden vazgeçemiyorsanız alın size daha sağlıklısını yaptık!” imajı verilmeye çalışılmıştır. Nenelerimizin yaptığı o güzelim tereyağı tadından eser bulamasak da, hepimiz bir dönem, hep birlikte bu "modern” hayatın bize dayattığı beslenme alışkanlıklarına mutfak kapılarımızı aralamışızdır; itiraf edelim!
Belki tereyağının yapım aşamasının zahmetli oluşu, belki de gündelik hayatın koşuşturmacaları çoğumuzu daha pratik kullanımlara itmiştir bir süreliğine. Ama endüstriyel süt üreticiliğinin gelişmesiyle birlikte süt ve süt ürünlerinin ve dolayısıyla tereyağının da üretimi artmış; tüketicini ulaşması daha da kolaylaşmıştır. Bugün her markette ve şarküteri dükkanında çeşit çeşit, marka marka tereyağı bulma şansına sahibiz. Elbette günümüzde artık hemen hemen her gıda da olduğu gibi bu üründe de hileler, kalitesiz üretimlerle karşılaşmak mümkündür. Bu nedenle güvenilir firmaların, içerik etiketlerini okuyup emin olduğunuz ürünlerini almanız, iyi bir tüketici alışkanlığı olacaktır.
PRATİK KULLANIM SEÇENEKLERİ
Farklı farklı ambalaj seçenekleri sunan firmalardan ürün seçerken, saklama ve kullanma açısından size kolaylık sağlayacak olanı seçebileceğiniz gibi; ekonomik olarak daha karlı/uygun fiyatlı olanı da tercih edebilirsiniz. Bu bakımdan Gündoğdu Gıda’nın ürünleri size geniş bir gramaj seçeneği sunmaktadır. 250 gramlık,375 gramlık 500 gramlık ve 1000 gramlık ambalajlarının yanı sıra 200 gramlık kavanozuyla sade yağın da satışını yapmaktadır. Bunlardan 500 ve 1000 gramlık olan paketler haricindeki ürünlerinizi alıp dolabınızda tutabilir, ihtiyacınız olduğu zamanlarda kaşık kaşık kullanabilirsiniz. Diğer ambalajlar sizin günlük kullanımınız için pratik olmuyorsa önerim; dondurucuda saklamanız olacak. Gündoğdu Gıda tereyağının, 500 gramlık ya da 1000 gramlık ürününü, kullanım alışkanlığınıza göre 100 ya da 200 gramlık dilimler halinde kestikten sonra buzluğunuza yerleştirebilirsiniz. İhtiyaç duyduğunuzda buzdolabının alt kısmına indirip hemen kullanabilirsiniz. Böylece hem daha ekonomik bir alış veriş yapmış, hem de buzdolabınızda kontrol edebileceğiniz bir yoğunluk yaşamış olacaksınız.
Yukarıda sözü geçmişken sade yağın ne olduğuna da kısaca değinelim… Sade yağ tuzsuz tereyağından, su ve yağsız kuru maddeleri uzaklaştırılarak elde ediliyor. Bu aşamadan sonra %99 süt yağı oranıyla sade yağ bizlerle buluşuyor. Hatırlayacak olursanız tereyağında bu oran %82 (en az) idi. Hindistan’da sade yağ kullanımı vazgeçilmezdir. Bu yağ alternatif tıpta da kullanılmıştır. Faydaları çok, lezzeti bol olan sade yağ; tereyağının bir çok mutfağın gözdesi olan evladıdır diyebiliriz.
TEREYAĞINI NELERDE KULLANABİLİRSİNİZ?
Peki tereyağını nelerde, nerelerde kullanabiliriz? Türk mutfak kültüründe bir çok yemekte kullanılır tereyağı. Pilav, pasta,börek, kurabiye… Hatta et ve balık kızartmada. Soslarda. Ekmek vb hamur işlerinin yapımında. Ve kahvaltı sofralarında direkt kullanımı mümkündür. Bunun haricinde zaman zaman kimi hastalıkların tedavisinde de kullanıldığı bilinmektedir.
SADE YAĞ NASIL YAPILIR?
Bir kaç tarif de paylaşalım…
Öncelikle yukarıda bahsettiğmiz sade yağı elde etmek için bir tarif verelim. Sade yağ, dünyada bilenen adıyla "ghee" yağını elde etmek için yalnızca tereyağına ihtiyacımız var.
Hazırlanış aşamaları ise şöyle;
1 kilo tereyağını derin bir tencereye alalım. Kısık ateşte kaynatarak işleme başlayalım.
Şimdiden belirtelim bu işlem yaklaşık 40-45 dakika sürecektir. Çok kısık ateşte eriyip kaynamaya başlayan yağın üstünde birikmeye başlayan köpükleri tencereden uzaklaştırıyoruz. Aslında yaptığımız işlem de özünde bu; köpükleri toplamak.
Köpük oluşumu duruncaya ve yağın içindeki tortular dibe doğru çökmeye başlayıncaya kadar işleme devam ediyoruz. Ama yine çok kısık ateşte ve sabırla… Sonrasında ocağın altını kapatıp uygun büyüklükte bir kavanoz alıyoruz. Kavanozun ağzına bir süzgeç (çay süzgeci olabilir) süzgecin üzerine de bir tülbent ya da benzeri ince bir örtü koyuyoruz. (Bu sade yağımızın içinde yer almasını istemediğimiz maddelerin kavanoza dolmaması için gerekli) Ve yağımızı dikkatlice süzüyoruz. Kavanozda kalan bizim sade yağımızdır. 1 kilogram tereyağından yaklaşık olarak 700 gram sade yağ elde etmiş oluyoruz.
Bu aşamadan sonra geriye yağın donmasını beklemek kalıyor. Yağ soğuyup donmaya başlayıncaya kadar kapağını kapatmıyor ve oda sıcaklığında bekletiyoruz. Sonrasında kapağını kapatıp buzdolabına kaldırabiliriz. Yemeklerinizde bir ya da iki tatlı kaşığı kadar kullanmanız yeterli olacaktır.
Baklavasıyla meşhur şehrimiz Gaziantep’in, fıstığının haricinde baklavasına bu güzelim lezzeti verenin sade yağ olduğu ustalarca söylenen bir bilgidir. Hatta bu yüzden, sade yağda baklava kokusu alanlar bile olur. Baklavada ya da diğer yemeklerde deneyen herkese afiyet olsun deyip başka bir tereyağlı tarife geçelim…
*ANGELİKİ ABLA’NIN ECE KURABİYESİ
MALZEMELER:
250 gram tereyağı
3 su bardağı un
3 çorba kaşığı şeker
1 paket hamur kabartma tozu
Üzeri için
2 tatlı kaşığı tarçın
2 tatlı kaşığı toz şeker
HAZIRLANIŞI:
Tereyağı, un, hamur kabartma tozu ve 3 çorba kaşığı şekeri karıştırıp yoğuruyoruz. Elde ettiğimiz hamurdan küçük parçalar koparıp avucumuzda yuvarlayıp şekil veriyoruz. Fırın tepsisine dizip 200 derece fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.
Kurabiyeler pişerken bir tabakta tarçını ve toz şekeri harmanlıyoruz.
Kurabiyeler piştikten ve ortalığa mis gibi tereyağı kokusu yayıldıktan sonra, sıcağı sıcağına tarçınlı karışımla buluşturup kaynaştırıyoruz. Artık evde misler gibi tereyağı ve tarçın kokusu var! Afiyet olsun.