Zeytin Nedir?
Sadece kahvaltıda da değil, birçok yemekte hem kendisi olsun hem yağı olsun mutlaka yer alır, lezzet katar. Siyahı, yeşili, biberlisi, çiziklisi, yumuşağı, serti ve sayamayacağım kadar daha fazlası var bu zeytinin. Öyle bir besin ki, hem kendisi hem çekirdeği hem yağı hem de yaprağı sağlığa faydalı. Yüzyıllar öncesinden daha zeytinin faydaları fark edilmiş. Meşhur Hipokrat zeytinyağının şifalı olması sebebiyle kullanımını tavsiye etmiş. Eski Mısır, Yunan ve Roma’da çeşitli ot ve çiçeklere zeytinyağı eklenerek ilaç ve kozmetik ürünleri elde edilirmiş. Böyle bir besini topraklarımızın üretmeye elverişli olmasına ne kadar şükretsek az. Ama şükretmek yetmemeli. Bu şifa kaynağının kıymetini bilmeli, her türlü halinden faydalanmalı (zeytinin kendisi, yağı, yaprağı), güzelce yetiştirip kaliteli bir şekilde halka sunmalı. Övmelere doyamadığımız zeytinin tarihine bakalım biraz da. Zeytin, kimine göre günümüzden 6000 kimine göre 8000 kimine göreyse 10.000 yıl önce ortaya çıkmış. Hangi tarih doğru olursa olsun zeytinin her halükarda çok köklü bir bitki olduğu gerçeği değişmeyecek. Zeytinin ortaya çıkışı hakkında çeşitli rivayet ve efsaneler vardır. Zaten bu kadar köklü bir bitkinin beraberinde birçok rivayet ve efsaneyi getirmesi kadar doğal ne olabilir. Efsaneye göre, M.Ö. 17. yy.’da Atina kentini hangi tanrının koruyacağı tartışılır. Fakat kimse karar veremez ve anlaşmazlığa düşerler. Bu yüzden hakemlik yapması için en büyük tanrı Zeus’a giderler. Zeus, meclisi toplar ve açıklar. Atina kentine kim en faydalı şeyi verirse o bu kentin koruyucusu olacak ve kente de onun adı verilecektir. Denizler Tanrısı hırslı Poseidon, denize mızrağını saplar ve denizden kentlilerin savaşlarda çok işine yarayacağını düşündüğü bir at çıkarır. Kente bunu sunduktan sonra sıra Athena’ya gelir. Bilgelik Tanrıçası Athena ise mızrağını toprağa batırır ve oradan bir zeytin ağacı yeşerir. Başka bir rivayete göre de Athena, direkt zeytin dalını getirir kente. Bu ağaç sayesinde yemekler lezzetlenecek, sağlıklı bir sıvı elde edilecek. Bu sıvı (zeytinyağı) şifa olup yaraları iyileştirecek. Ağacın kendisi gündüzleri insanlara gölgelik yapacak, gece soğuğunda odunuyla halkı ısıtacak. Yarışın galibi bellidir. Athena kentin koruyuculuğunu yapmaya ve adını bu kente vermeye hak kazanmıştır. Bir rivayete göre de; Hz. Adem 930 yaşına gelip ölüme yaklaştığını fark ettiği zaman Allah’tan hem kendisini hem de tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar verir. Bunun için oğlu Hz. Şit’i cennete gönderir. Cennet bahçesinin bekçiliğini yapan melek Şit’in ricasına karşılık cennet ağacından üç tohum alır ve ona verir. Bu tohumları babası öldükten sonra babasının ağzına koyup o şekilde gömmesi gerektiğini söyler. Bir süre sonra Hz. Adem vefat eder. Ve oğlu Şit babasının ağzına bu tohumları koyup defneder. Hz. Adem’in gömüldüğü yerden üç farklı ağaç yeşerir. Biri sedir, biri servi diğeri de zeytin ağacıdır. Yani artık Allah ile insan arasında barış sağlanmıştır ve Allah insanlığı bağışlamıştır. Fark ettiyseniz zeytin dalının barışı simgelemesi de bu rivayetle örtüşmektedir. Hz. Adem’le ilgili bir farklı rivayet de şöyle; Hz. Adem bir gün teninde ağrı duyar ve Allah’a yakınır. Bunun üzerine Cebrail Allah’ın emriyle yeryüzüne zeytin ağacını indirir. Hz. Adem’e gider bu ağacın meyvesini yiyip, yağını sıkmasını ve bunun bütün ağrılara şifa olacağını söyler. Bu sebeple yeryüzünün ilk ağacının zeytin ağacı olduğu söylenir.
Zeytin Neyi Temsil Etmektedir?
Zeytinin kutsallığı, barışı ve huzuru temsil etmesi, sadece İslamiyet’te değil diğer semavi dinler ve kutsal kitaplarında geçmektedir. Eski Ahit’e göre zeytin bolluk, bereketi ve refahı temsil eder. Aynı zamanda bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun sembolüdür. İbranice yazılmış bir İncil olan Hakimler Kitabı’nda ağaçların kralı hikayesi yer alır. Hikayeye göre ağaçlar aralarında bir kral seçmek isterler bu yüzden ilk olarak zeytin ağacına gidip kral olmasını teklif ederler. Zeytin ağacı ise insanlara faydalı olmayı bırakıp ağaçların başına geçmeyi reddeder. Tevrat’ta bahsedildiğine göre Hz. Davut kendisini zeytin ağacına benzetmiştir. Bu ağaç Tevrat’ta çok kere iyi anılmıştır. Hatta zeytinin Allah’ın yanında yer alan ağaçlardan biri olduğu ifade edilir. Yani Allah katında bulunacak kadar kutsal bir ağaçtır. Kur’an-ı Kerim’de dört farklı surede altı kere bahsi geçer zeytinin. Tin Suresi’nde zeytin ve incir üzerine yemin bile edilmiştir. Diğer surelerde ise zeytinin bahsi Allah’ın insanlara lütfettiği bir nimet olarak geçer. Kudüs’te bulunan Zeytinlik Dağı her üç semavi dinde de önemli ve kutsaldır. Bir de zeytin dalı var ki hepimizin bildiği üzere barışı ve esenliği temsil eder. Bu temsilliğin Nuh Tufanıyla bir ilgisi olduğu Eski Ahit’te bahsedilir. O büyük tufanda Hz. Nuh suların çekilip çekilmediğini anlamak için gemiden bir güvercini yollar. Güvercin sular çekilmediği için geri döner. Bir süre sonra Hz. Nuh tekrar güvercini salar. Bu sefer güvercin ağzında zeytin dalıyla gemiye geri döner. Bu sayede Hz. Nuh tufanın sona erdiğini anlar. O şiddetli tufana dayanan tek ağaç zeytin ağacı olur. Bu yüzden bu ağaç ölümsüzlüğün sembolü olurken, o günden beri ağzında zeytin dalı tutan güvercin ise; ümidin, kurtuluşun, barışın ve esenliğin sembolü olmuştur. Ayrıca İncil’de zeytin dalıyla ilgili, eğer kök kutsalsa dalı da kutsaldır ifadesi geçer. Bu sebeple zeytin dalı da kutsal sayılmıştır. Hristiyanlıkta gagasında zeytin dalı taşıyan güvercinin ölenlerin ruhunu Allah’a taşıdığı inancı da vardır. Bütün bu inanışlara göre zeytin ağacının hem kendisi hem meyvesi hem kökü hem dalı hem de zeytinin yağı kutsal ve şifalıdır.
Bu kadar efsane ve hikayeden sonra zeytinin gerçekten nereden geldiğini, ilk nerede görüldüğünü söyleyelim. Zeytin ve zeytin ağacını Akdeniz ve Ege Bölgeleriyle bütünleştirsek de ilk olarak; İran, Suriye, Filistin ve Anadolu topraklarında ehlileştirilmiştir. O topraklarda ehlileşen zeytin denizcilik yoluyla M.Ö. 3000 yıllarında Kıbrıs ve Girit’e, M.Ö. 2000 yıllarında Ege ada ve kıyılarına, M.Ö. 1000 yıllarında da İtalya’ya taşınmıştır. Akdeniz bitkisi olmasına rağmen 16. yy.da Hristiyan misyonerler Meksika, Arjantin, Peru ve Şili’ye taşımışlardır zeytini. 18. yy.da ise Kuzey Amerika’da zeytinlikler kurulmaya başlamıştır. Bugün ise artık Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Afrika ve Çin’de zeytincilik görülmektedir. Tüm dünyaya yayılan ve pek çok kültürün dikkatini üzerine çeken zeytinin faydalarından bahsedelim biraz da. O kadar çok faydası var ki hangi birinden bahsetsek…
- Sodyum, potasyum, magnezyum, fosfor, iyot ve demir açısından oldukça zengindir.
- Kan basıncını kontrol eder.
- Fazla kolestrolü giderir.
- Oldukça fazla E vitamini içerir.
- Hücre zarlarını kanser hastalıklarından korur.
- Anemiye karşı inanılmaz bir koruma sağlar.
- Oleik asit içerir. Bu, kalbi koruyan özellikler içeren bir asittir.
- Oleik asit aynı zamanda cildi sağlıklı tutmayı ve cilt yumuşaklığını sağlar. Özellikle siyah zeytin cilde daha iyi gelmektedir.
- Yemekte ölçüyü kaçıranlar için; yemekten önce 10 zeytin yiyerek iştahınızı azaltabilirsiniz. Zeytinde bulunan yağ asitleri kolesistokinin hormonunu uyarır. Bu hormon beynimize doygunluk hissi gönderen bir hormondur.
Zeytinden bu kadar bahsederken zeytin yaprağından ve bunun çayından bahsetmemek olmaz özellikle salgının kol gezdiği bu dönemde. Zeytin yaprağı ve yeşil zeytinin içerisinde bol miktarda (oleuropein) maddesi bulunmakta. Korona virüsün bulaşmasını engellediği gibi virüs vücuda girdikten sonra da tedavi maksadıyla kullanılabilmektedir. Sadece koronadan değil mevsimsel hastalıklar yani grip, soğuk algınlığı gibi rahatsızlıklarından da korumaktadır. zeytin yaprağı çayını hazırlamaksa çok kolay! Bir bardak kaynar suya aktarlarda bulabileceğiniz kurutulmuş zeytin yaprağından 5 adet koyuyoruz. Demlenmesi için 10 dakika bekledikten sonra çayı süzün ve çayınız hazır! Umarım bu anlattıklarımızdan sonra aranızdaki zeytin sevmeyenlere zeytini sevdirip zaten sevenlerin de daha çok tüketmesine vesile olabiliriz.